Gündem 1 – Son Dakika Gündem Haberleri – Gundem1.com

Türkiye ve Dünyadan Son Dakika Haberleri

Yeryüzü ve Uzay

Güneş Işığı Nedir?

GÜNEŞ IŞIĞI NEDİR?
Güneş hakkında bildiklerimizin çoğu ondan aldığımız ışıkla ilgilidir. Bu yüzden güneş ışığının bize ne ifade ettiğini göz önüne almalıyız. Öncelikle güneş ışığı en saf ve yalın bir beyaz ışık şeklinde görünür. Ve bu da, güneşten gelebilecek türde bir şeye uyar. Ama, güneşe uyan ne olursa olsun, böyle saf ve basit ışıktan ne gibi bilgiler edinebiliriz?
Öte yandan, insan eliyle oluşturulmuş ışığın mutlaka beyaz renkte olması gerekmez. Odun ya da sıvı yakıtların yanmasıyla elde edilen alevler kutsal saflıktan yoksun ve kırmızı, turuncu ya da sarı renktedir. Bu nedenle, göklerin ışığına güneş ışığı da denilmekteydi. Ayrıca güneş ışığı renkli cam parçacıkları ya da vitray pencere camından geçirilerek renklendirilebilir. Bu durumda elde edilen sonuçlar güzeldir. Ama kişi, saf beyaz ışığa insan eliyle yapılmış nesnelerin kirli katkılarının eklendiğini düşünebilir. Ve hatta güneşin doğuş ya da batışındaki kırmızı ışık da, tozlu bir havadan geçişi sonucu bu rengi almış gibi görünebilir. Gerçekte insan eliyle yapılmış nesnelerin ya da doğanın işe karışması olmaksızın oluşan renkli ışık ebemkuşağıdır. Ancak ebemkuşağı da, Tanrı’lar tarafından kullanılan bir köprü ya da
bir daha sel olmayacağına ilişkin Tanrı’lar taralından gönderilmiş bir mesaj olarak Tanrısal bir ürün gibi düşünülürdü.
1665 yılında Isaac Newton güneş ışığının doğasım bir ışık demetini karanlık bir odaya, perdedeki yarıktan geçirip prizma adı verilen üçgen şeklinde bir camın üzerine düşürerek inceledi. Prizmadan geçerken ışık demetinin izlediği yol eğilmiş ancak tüm ışık aynı şekilde eğilmemişti. İşığın bazı kesimleri daha çok eğilmiş ve prizmadan beyaz bir duvarın üzerine vurdurulan ışıkla bir ebemkuşağı oluşturulmuştu. İşığın en az eğilen parçası olan kırmızıyla bir ışık bantı başlıyor: sonra turuncu, sarı, yeşil, mavi, koyu mavi ve sonunda en çok eğilen ışık parçası olarak mor renk bu bantta yer alıyordu. Bantta renkler ağır ağır değişerek birbirine karışıyordu Bu durum da tümüyle ebemkuşağının görünüş ve renk sıralamasına uymaktaydı.
Renk bandı hayali bir olay olduğundan kütlesi bulunmuyordu. Nevvton onu ışık tayfı olarak adlandırdı. (Tayf sözcüğünün karşılığı Latince’de hayalet anlamına gelmektedir.) Öyle görülüyordu ki, ebemkuşağı güneş ışığının yağmurlu bir havadan sonra, havada oyalanan minik su damlacıklarından geçirdiği doğal bir ışık tayfaydı.
Kuşkusuz kişi, bu renklerin aslında renksiz olsa bile prizma tarafından oluşturulduğunu tartışabilirdi. Ama Nevvton bu karşı çıkış olasılığım düşünüp, prizmadan çıkıp da bir tayfı oluşturan ışığı, birincisinin tersi yöne çevrilmiş ikinci bir prizmaya vurdurmuştur. Bu durumda ışık eskisi gibi eğilip ayrışmanın tersine, kendine dönüyor ve tekrar bir araya geliyordu. Yani ikinci prizmadan bu kez beyaz ışık çıkıyordu. Şu halde belliydi ki, güneş ışığı saf bir şev değil ama çeşitli renklerin karmaşık bir karışımıydı. Bu çeşitli renkler gözlerimizin retina tabakasında işlevlerini yaparlarken ortaya çıkan etkiye biz beyaz ışık diyorduk.