Gündem 1 – Son Dakika Gündem Haberleri – Gundem1.com

Türkiye ve Dünyadan Son Dakika Haberleri

Yeryüzü ve Uzay

Güneş Bizden Ne Kadar Uzaklıktadır?

GÜNEŞ BİZDEN NE KADAR UZAKLIKTADIR?
Asteroitlerin keşfiyle ilgili olarak yukarda gezegenlerin uzaklıklarına değinmiştim. O keşifler yapılıncaya değin, gezegenlerin uzaklıkları da öğrenilmişti. Oysa ki, Hipparchus’un Ay’ın uzaklığım hesaplayışından on sekiz yüzyıl sonra bile bilinen tek gökcismi uzaklığı, Ay’ın uzaklığı idi. Çünkü daha uzaktaki gökcisimlerinin ıraklık açısını ölçmenin yolu bulunamamıştı.
Gene yukarda sözünü etmiş olduğum şekilde Eski Yunanlı Aristarchus, ıraklık açışım kullanmadan güneşin uzaklığını hesaplamaya çalışmıştı. Onun İÖ 270 yılında uyguladığı yöntem, kuramsal yönden kusursuzdu. Ancak, Aristarchus’un gökteki açıları duyarlı bir şekilde ölçmesine olanak bulunmuyordu. Ve onun yaptığı tahminler gerçeklikten uzaktılar. Sonunda gökbilimci güneşin yeryüzünden 8 milyon kilometre uzaklıkta ve çapımn da yeryüzününkünün 7 katı olduğu sonucuna vardı.
Bunlar gerçek değerlerin çok altında kalan tahminlerden öteye gitmiyordu. Gene de, Aristarchus’un, güneşin yeryüzünün çevresinde değil de dünyanın güneş çevresinde döndüğünü düşünmesine yeterli olmuşlardı. Ancak o dönemde bu gökbilimcinin bulduğu değerleri kimse ciddiye almadı.
Oysa ki, 1600’lü yıllara gelindiğinde teleskobun keşfinden sonra bir gökcisminin yerini duyarlılıkla saptamak (özellikle teleskop merceğinin önüne çizgiler yerleştirildiğinde) mümkün oldu. Bunun anlamı, gökcisminin ufak bir yer değiştirmesinin (ya da minik bir ıraklık açısı farkı oluşmasının) gözle ölçülemediği halde, teleskopla saptanması demek oluyordu. Ancak güneşin uzaklığını saptamak için ıraklık açısını ölçmek gerekli değildi. Gerçekte bu güç bir işti. Çünkü, güneşin parıldayan kenarının yerinin saptamak hemen hemen olanaksızdı. Özellikle o parıldarken yerini kıyaslayarak ölçülebilecek bir yıldız gökyüzünde görülmüyordu.
Bunun yerine, ıraklık açısı herhangi bir gezegen için hesaplanabilirdi. Şimdi de doğru olarak kabul ettiğimiz Kepler’in güneş sistemi modelinde, bir gezegenin güneş çevresindeki yörüngesinin herhangi bir noktasındaki uzaklığı; gezegenler arasındaki uzaklığı, güneşten uzaklığı ve yeryüzünden uzaklığı hesaplamak üzere kullanılabilirdi. Özellikle böyle bilgiler yeryüzünü güneşe uzaklığım hesaplamada çok yararlı olurdu.
1672 yılında, Îtalyan Fransız gökbilimcisi Gian Domenico Cassini, Mars gezegeninin tam yerini Paris kentinin göğünde
saptadı. Aynı anda Güney Amerika’daki Fransız Guyanası’nda bir başka Fransız gökbilimcisi Jean Richer (1630-1696) oramn göklerinde Mars’ın yerini ölçtü. Çevresindeki yıldızlara göre gezegenin yeri biraz fark ediyordu. Paris ile Fransız Guyanası arasındaki uzaklık (bu, yeryüzünün kabarıklığı üzerine çizilen doğru bir hattı) ve oluşan ıraklık açısı bilindiğine göre, gökbilimciler Mars ile yeryüzü arasındaki uzaklığın yamsıra güneş sistemindeki diğer gök cisimleri arasındaki uzaklıkları hesaplayabilirlerdi. Cassini’nin bu şekilde hesapladığı uzaklıklar, gerçek değerlerinden yüzde 7 azdır. Ama, bunlar ilk girişim için çok iyi sonuçlardı ve zamanla geliştirilebilirlerdi. Şu anda bizler güneşin yeryüzünden 150 milyon kilometreden daha yakında olmadığını biliyoruz. Bu da, Ay’ın dünyadan uzaklığının aşağı yukarı 400 katıdır.
Bu denli çok uzakta olmasına karşın, güneş göklerimizde böyle büyük görüldüğüne göre çapı, yeryüzününkinin 109 katı fazlalıkla 1,4 milyon kilometre olmalıdır. Bu da güneşin gerçekten dev bir gökcismi olduğu ve yeryüzünün onun çevresinde dönmesi gerektiği sonucunu ortaya koyar.
Dahası, Cassini’nin hesaplamaları (çağdaş geliştirilmelerle) onun çağında en uzak gezegen olarak bilinen Satürn’ün güneşten uzaklığım 1,427 milyon kilometre (ya da yeryüzünün güneşten uzaklığının 9,5 katı) olduğu sonucunu verdi. Satürn’ün yörüngesinin en geniş yerinde karşıdan karşıya uzaklık 2,8 milyar kilometreydi. Böylece, 1672 yılında gökbilimciler tarihte ilk kez güneş sisteminin ne denlü büyük olduğuna ilişkin fikre ulaştılar. Sistemin büyüklüğü Aristo ve Hipparchus’un en yabaml düşlerinde bile hayal edebileceklerinin ötesindeydi. Oysa, Cassini’den bu yana geçen üç yüzyıl içinde uzay öyle dev boyutlara erişti (ya da öyle olduğu belirlendi) ki, Cassini’nin evreni bunun içinde neredeyse bir iğne ucu kadar küçük kaldı.