Gündem 1 – Son Dakika Gündem Haberleri – Gundem1.com

Türkiye ve Dünyadan Son Dakika Haberleri

Kadın

Ayrılık, Boşanma, Ölüm

Boşanmayla veya eş ölümü ile pek çok insan hayat arkadaşını kaybediyor. Ülkemizde her yıl yüz bini aşan boşanma sayısını düşündüğümüz zaman bu, yaklaşık iki yüz bin kişinin dul kalması demek oluyor. Bu kadar kişi hayatını elbette yalnız geçirecek değil. Kimse boşanmak için evlenmiyor. Fakat kısmet, bazen olmazsa olmuyor. İki taraf hiçbir şekilde uyuşamıyor. Hayat zindana dönünce, eziyet katlanır olmayınca veya evli olduğu hâlde eşin ihmali yüzünden taraflardan biri yalnızlığa mahkûm olunca boşanmak gerekli oluyor. Boşanmanın haklı sebepleri varsa kimsenin kimseye söyleyecek sözü yoktur. Fakat bazen çiftler o kadar ıvır zıvır sebeplerden boşanmaya kalkıyorlar ki… Hem de birbirlerini severken… Azıcık gayret gösterseler gayet mutlu olabilecekken ayrılıyorlar. Oysa bir evlilik, hele de ortada küçük çocuklar varsa kolay kolay yıkılmamalı. Basit sebeplerden evliliğini yıkıp sonradan pişman olan çok çift var.
Mükemmel insan yok. Hayallerinizin prensi veya prensesi sadece masallarda. İnsanız ve kusurlardan arınmış değiliz. Sizin de eşinizin de hataları, kusurları olacaktır. Kendi hatanızı görmeden, eşinizin birlikte yaşamanıza engel olmayacak, aslında idare edilebilecek hataları var diye hemen ayrılmaya kalkmak, sonrasında büyük pişmanlıklar getirir. Fakat eşinizin hataları idare edilebilecek gibi değilse o zaman ayrılıktan başka yapılacak bir şey olmayabilir.
Eğer ayrılık kaçınılmaz oldu ise ortalığı dağıtmadan, iyilikle ayrılmak gerek. İyi-kötü, uzun veya kısa bir hayatı paylaşan insanların birbirlerinden nefret etmeleri, birbirlerine zarar vermeye çalışmaları, düşman olmaları anlaşılır gibi değil. Hele de ortada çocuklar varsa… Anne-babanın ayrılmasından çocuklar zaten inciniyorlar, bir de onların kavgaları, kızgınlıkları çocukları çok fazla yıpratıyor.
Çiftler hiç olmazsa çocuklarının hatırı için nefislerinin oyununa kapılmadan, kızgınlık ateşine düşmeden ayrılmanın yoluna bakmalılar. Hele çocukları alan tarafın çocuğu diğer taraftan nefret ettirmeye çalışması, kaçırıp göstermemeye uğraşması kişinin çocuğuna yapabileceği en büyük kötülüktür. Çocuğun hem anne hem baba sevgisine ve ilgisine ihtiyacı vardır. Onlardan birinden nefret etmesi çocuğun ileriki hayatı için iyileşmez bir yaradır. Bir anne veya baba çocuğuna bundan daha büyük kötülük yapamaz. Sevgi de nefret de kalbe atılan bir tohumdur, beslenince yeşerir büyür. Bugün çocuğun kalbine anne veya babası için nefret tohumu atanlar bir gün göreceklerdir ki o tohum dal budak salıp kendilerini de içine alacaktır.
Çocuğu diğer taraftan nefret ettirmeyi bırakın, çocuklardan ayrı kalan taraf arayıp sormada ihmalkâr davranıyorsa, çocukla birlikte yaşayan tarafın çocukla ilgilenmesi için diğer tarafı arayarak gayret göstermesi bile gerekebilir. Anne-baba olmak çocukları yedirip içirip beslemek değildir. Onlar için en iyi olanı yapmaya gayret göstermekdemektir. Bu da ayrılmak zorunda kalınsa bile çocuklar için en sağlıklı olanı yapmak demektir.
Gerçekten haklı bir sebebi olmadan ayrılık kararı alanlar, dışarıda kendilerini mutlu edecek bir sürü adam veya kadının olduğunu zannediyorlar. Oysa çokça hayal kırıklığı yaşıyorlar. Bir kısmı daha kötü evlilikler yapıyor, bir kısmı hiç evlenmiyor, yalnız yaşıyor. Yalnızlık kadın için de erkek için de zor. Yanlarında çocukları dahi olsa… Çocuklar eşin yerini tutmuyor. Çünkü kadın-erkek bekârsa yarım oluyor. Tamamlanmışlık duygusu evlilikle gerçekleşiyor.
Boşanmış veya eşi vefat etmiş erkeklerin yeniden evlenmelerine toplum tarafından gayet hoşgörü ile bakılırken durum kadınlara geldiğinde aynı müsamahayı çoğu zaman göremiyoruz. Boşanan kadının evlenmesine biraz daha hak verilirken kocası ölmüş olanların hiç evlenmeyip ömür boyu rahmetli kocasının yasım çekmesi bekleniyor.
Oysa sebep ne olursa olsun sonuç aynı. Yalnız bir kadın var ortada. Çocuğu olması yalnızlığını gidermiyor. Kocası öldükten sonra aile, çocuk ve çevre baskısı yüzünden evlenemeyen ve ömrünü yalnız geçirmek zorunda kalan çok kadın var. Bu kadınlara yeniden evlenmemeleri konusunda psikolojik baskılar yapılıyor. Çoğu zaman bu baskıları kadınlara kadınlar yapıyor. Ayıp olmasın, el gün ne der diye kızlarının tekrar evlilik yapmasına engel olmaya çalışan aileler var. Bazen de ileriki yaşlarda olanlara evlâtları engel olmaya çalışıyor. Çevreden evliliğe engel olacak baskılar olabiliyor.
Yalnız kaldıktan sonra yeniden evlenmemiş olan kadınlar “Çocuklarımı tek başıma büyüttüm’.” diye övünüyorlar; fakat çoğunda da yaptığı fedakârlığın karşılığı olarak çocuklarından beklentileri çok yüksek oluyor. Her şeye alınıyorlar, kırılıyorlar, yaptığı fedakârlığın karşılığı olarak kraliçe muamelesi görmek istiyorlar, o da çocukları için oldukça yıpratıcı olabiliyor. Hatta çok genç yaşta dul kalmış kadınların oğullarını hanımlarından daha çok kıskandıkları anlatılır. Hele evlâdı yuvasını kurarken annesini düşünmemişse, yalnız kalmışsa, kırgınlıkları, sitemleri pek çok oluyor. El gün baskısı yüzünden evlenmemiş olanların pişmanlıkları büyük oluyor.
Öncelikle bu el sözüne kıymet vermemeyi öğrenmek lâzım. Kimse başkaları ne der diye kendini yalnızlığa mahkûm etmemeli. Dinimiz her durumda evlenmeye teşvik etmiş. En değerli söz Allah ve resulünün sözü. Ona göre hareket etmek lâzım.