Gündem 1 – Son Dakika Gündem Haberleri – Gundem1.com

Türkiye ve Dünyadan Son Dakika Haberleri

Dini Bilgiler

Nefs Hep Karşı Gelir (Altıncı Sohbet)

ALTINCI SOHBET
Abdülkâdir Geylânî (r.a.) 545 yılında Şevval ayının ortalarında Cuma günü medresede şöyle sohbet etti:

Allah dostlarının kalbi temiz ve saftır, onlar halkı unutmuştur. Allah’ı ise her zaman hatırda tutarlar. Onlar dünyayı unutmuşlardır, ahireti ise hep hatırda tutarlar. Onlar sizin yanınızda olan şeyleri unutmuşlardır, Allah’ın katında olanları hatırda tutarlar. Sizinle onlar ve onların içinde bulunduğu hal arasında perde vardır. Siz dünyanızla uğraşarak âhireti unutuyorsunuz. Allah’a karşı hayâyı bırakıp yüzsüzlük yapıyorsunuz.
Mümin kardeşinin öğüdünü kabul et ve ona karşı gelme. Çünkü o, senin kendinde göremediğin şeyleri görür. Bundan dolayı Hz. Muhammed (s.a.v.) “Mümin müminin aynasıdır” buyurmuşlardır. Müslüman, kardeşine verdiği öğütte doğru söyler. Kardeşinin farkedemediği şeyleri ona açıklar. İyilikleri ve güzellikleri ona farkettirir. Onun yaranna ve zararına olan şeyleri anlatır.
Kalbime insanlara öğüt verme düşüncesini yerleştirip bunu en büyük kaygım yapan Allah ne yücedir! Ben size nasihat ediyorum ve bunun için de sizden bir karşılık beklemiyorum. Benim âhiretim Rabbimin yanında hazır bekliyor, ben dünya isteklisi değilim, ben ne dünyanın, ne âhiretin, ne de Allah dışında herhangi bir şeyin kuluyum. Ben yalnız bir ve ezelî olan Yaratıcı’mn kuluyum. Sevincim sizin kurtuluşa ermeniz, üzüntüm ise helak olmanız sebebiyledir. Ben, benim elimde kurtuluşa ermiş sadık bir müridin yüzünü gördüğümde doyar ve kananm, elbisemi de giyinmiş sayarım. Nasıl oldu da benim elimde böyle bir mürit yetişti diye de sevinçten uçanm.
Oğlum! Benim muradım sensin, kendim değil. Gayem senin değişmendir, kendimin değil. Ben senin için geri döndüm, bana tutun ki çabucak ilerleyesin.
Ey cemaat! Allah’a ve insanlara karşı büyüklenmeyi bırakın. Haddinizi bilip alçakgönüllü olun. Başlangıcınız değersiz bir sudan meydana gelen pis bir nutfedir. Sonunuz da bir köşeye atılmış bir cifedir. Tamahkârlığı tarafından idare edilen, arzulan tarafından avlanan, nefsine uyarak sultanların ayağına gidip kısmetinde olmayan bir şey dilenen ya da kendini alçaltarak kısmetinde zaten var olan bir şeyi talep eden kimselerden olmayın. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Allah’ın kuluna verdiği en büyük ceza kulun, nasibinde olmayan şeyi aramasıdır” buyurmuştur.
A kendine takdir edileni bilmez, kaderi tanımaz kimse! Yazık sana. Dünyada yaşayanlara, nasibinde olmayan şeyi sana verebileceğini mi sanırsın? Bu düşünce, senin kalbine, kafana yerleşmiş olan Şeytan’ın vesvesesinden başka bir şey değildir. Sen Allah’ın değil, nefsinin, arzulannm, şeytanın ve paranın kulusun. Yoluna girip kurtulacağın kurtulmuş birini bulmaya çalış. Sûfılerden biri “Kurtulmuş birini bulmayan kimse kurtulmaz” demiştir. Sen kurtulmuş birini görüyorsun ama gönül gözünle değil, baş gözünle. İmanın da sana ait olmayan bir iman. Bundan dolayı şüphe yok ki başkasını görmeni sağlayacak bir bilinç vermeyecek sana. Allah (c.c.) “Şüpheyok ki gözler kör olmaz. Fakat göğüslerde olan kalpler kör olur’™ buyurmuştur. İnsanlann elinden dünyayı almaya çalışan kimse dini bir incire satana, kalıcı olanı bırakıp fâniyi alana benzer. Hiç kuşkusuz onun eline ne o, ne de öteki geçmeyecek.
İmanın eksik olduğu sürece geçim şartlarını düzeltmeye çalış ki başkalanna muhtaç kalmayasın. Aksi halde onlara dinini satar, mallarını alıp yersin. Güçlü ve yetkin bir imana sahipsen Allah’a tevekkül etmeye, sebeplerle ilişkini kesmeye ve kalbinle herşeyden ayrılmaya bak. Kalbini
memleketinden, ailenden, dükkanından ve bilgilerinden uzaklaştır, elindekini ailene, kardeşlerine ve arkadaşlarına teslim et ve ölüm meleği ruhunu almış gibi, can hırsızı seni çarpmış gibi, yer yarılıp seni yutmuş gibi, kader ve kudret dalgaları seni ilim denizine alıp boğmuş gibi ol. Bu makama eren kimseye sebeplerin (dünyevî ilgiler) bir zararı yoktur. Çünkü sebepler onun içinde değil, dışındadır, sebepler onun için değil, başkalan içindir.
Ey cemaat! Sebepleri ve dünyevî ilgileri içinizden büsbütün atamıyorsanız hiç olmazsa bir bölümünü çıkarıp atın. Efendimiz (s.a.v.) “Dünya kaygılarından, gücünüz yettiği ölçüde kurtulun ” buyurmuştur.
Evlâdım! Gücün yetiyorsa dünya kaygılanndan kurtul. Yoksa kalbinle Hakk’a koş ve onun rahmet eteğine tutun ki dünya kaygısı kalbinden çıkıp gitsin. O, herşeye gücü yeten, herşeyi bilendir ve herşey onun elindedir. Onun kapısından ayrılma ve kalbini başka şeylerden temizlemesini, iman ve marifetle doldurmasını ve kendinden başka hiçbir şeye muhtaç bırakmamasını iste. Sana sağlam inanç vermesini, kalbini kendine ısındırmasını ve organlarını kendine tâat ve ibâdetle oyalamasını iste. Herşeyi O’ndan iste, başkasından değil. Senin durumunda olan yaratılmış kimselere ezilip büzülme. Sadece O’na karşı alçal ve her türlü muamelen O’nunla olsun.
Oğlum! Kalbin ameli olmadan diline doladığın dinî bilgiler seni Allah’a bir adım bile yaklaştırmaz. Bu yol kalbin yoludur, yakınlık da sımn
yakınlığıdır. Amel ise organlarla dinin sınırlarını korumak ve Allah’a ve kullarına karşı alçakgönüllü davranmak şartıyla mânâların amelidir. Kendine bir ağırlık veren kimsenin hiçbir ağırlığı yoktur. Amellerini insanlara göstere göstere yapanın da ameli yoktur. Amel, halvette (yalnız iken) olur ve insanların gözü önünde yerine getirilmesi gereken farz ameller dışında hiçbir, amel göz önünde olmaz.
Sen temeli yanlış atmışsın. O temelin üzerine oturttuğun binayı sağlamlaştırmanın bir yararı olmaz. Bina yıkılmaya yüz tutunca ancak temeli sağlam atmışsan o binayı onarabilirsin. Amellerin temeli tevhîd ve ihlastır. Tevhidi ve ihlası olmayan kimsenin ameli de yoktur. Amel temelini, tevhid ve ihlasla güçlendir. Sonra da o temelin üzerine kendi güç ve kuvvetinle değil, Allah’ın gücü ve kuvvetiyle amel binasını dik. Binayı yapan şirk ve nifak eli değil, tevhid elidir. Muvahhid (Allah’ı tevhid eden, birleyen), ameli ay gibi yükselmiş olan kimsedir. Münafık ise böyle değildir.
Allahım bizi her halimizde nifaktan uzak tut, bize dünyada ve âhirette güzellikler ver ve bizi cehennem azabından koru.